İyi ki podcast’in son bölümüne sevgili oğlum Can Baray Güner konuk oldu. Bizim için çok anlamlı, çok keyifli ve unutulmaz bir anı oldu.
Dinlememiş olanlar bu linke tıklayarak bir çocuğun gözlerinden dünyaya bakabilirler. Bu bölümde 7.5 yaşındaki küçücük ve kocaman bir delikanlının hayattaki önceliklerine, dikkatini çeken önem verdiği değerlerine şahit oluyoruz. Hem İsviçre, hem de Türkiye'ye bakıyoruz O'nun gözünden. "Çocuklar İsviçre'de neden mutlu?" sorusunun peşine düşüyoruz Baray ile birlikte.
Çocuk yetiştirmenin her gün tekrar tekrar kendimizle tanışmak olduğuna inanıyorum. Onları büyüttüğümüzü düşünürken, biz büyüyoruz. Koca bir gökyüzünün altında el ele. Bir diğer tarafıyla da küçücük bir kalbin dünyaya bakan gözleri oluyoruz anne baba olarak. Bizim önceliklerimizle, değer yargılarımızla ve bizim gözlerimizle bakıyor çocuklarımız dünyaya. Gökyüzü gibi sonsuz, gökyüzü gibi büyüleyici ve gökyüzü gibi özgürce süzülebilecekleri bir çocukluk yaşamalarını sağlamak için elimizden geleni yapıyoruz her birimiz. Dönüp kendi çocukluğumuza da kocaman sarılıyoruz aynı zamanda. Çünkü çocukluk orada. Hiçbir yere gitmiyor. Bizi biz yapıyor.
Yetişkin olmak ise telaşlı bir mevzu. Perdeleri, örtüleri ve duvarları öğreniyoruz büyürken.
Büyümek gerçekten meşakkatli bir yolculuk. Çocukken ana renkler hakim gibi hayatımızda. Büyüdükçe ara renkleri görmeye başlıyoruz. Kulağımıza küpe olarak taktığımız tek tecrübe mandallar, ya da kirazlar çocukken. Düşmekten anladığımız bisiklet. Yaradan anladığımız dizlerimizdeki yaralar. Saf, masum, tertemiz. Kaç yaşında öğreniyoruz acaba hislerimizi örtebilmeyi? Kaç yaşında cümlelerimizi ve düşüncelerimizi kontrol etmeye başlıyoruz? Kaç yaşında başlıyor düşlerimiz törpülenmeye? Kaç kez kırılıyor cesaretimiz? Kaç tane hayal kırıklığı sığıyor yetişkinliğe? Çocukluk masumiyeti kaçta bitiyor sizce? Ya da ne olunca içimizdeki çocuğa kulak veriyoruz? Masumiyeti mi çocuk olmayı mı özlüyoruz acaba daha çok?
Kafamızı kaldırıp gökyüzünde ve çocukluğumuzda huzuru bulmak bu hayatta sahip olabileceğimiz en kıymetli kucak. Ne güzel bir mahalle çocukluk 🙏🏻
Çocuğumuza bıraktığımız en büyük miras “çocukluğu” diyebilir miyiz sizce? Ya bir merasim, ya bir tümsek.
Çocukluk, insanın gökyüzü.
Fısıldayarak ama çoğu zaman yüksek sesle konuşuyor bizimle.
Çocukluğumuz ihtiyarlamasın içimizde!
"Bir çocuk gibi” diyerek başlayalım ve yaşamın her saniyesinde dolduralım devamını bu cümlenin .
Bir çocuk gibi şen, bir çocuk gibi özgür, bir çocuk gibi mutlu.
ve Edip Cansever'in de dediği gibi, "Gökyüzü gibi bir şey şu çocukluk, hiçbir yere gitmiyor."
Benay Durmaz Güner
İyi ki Podcast'in tüm bölümlerine şu linkten ulaşabilirsiniz.
Comments